DOLAR 35,2732 0.31%
EURO 36,7460 0.16%
ALTIN 2.987,290,33
BITCOIN 0%
İstanbul

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

Madenciler Zonguldak'ta tutuklu madenciler için haykırdı: 'Ölen Biziz Tutuklanan Biziz'

Madenciler Zonguldak'ta tutuklu madenciler için haykırdı: 'Ölen Biziz Tutuklanan Biziz'

Zonguldak'ta TMMOB'a bağlı Maden Mühendisleri Odası bir yürüyüş düzenledi. Yargılanan ve tutuklu olan maden mühendisleri için yapılan yürüyüşte maden kazalarındaki yargı süreçlerinden de bahsedildi

ABONE OL
Aralık 21, 2024 17:51
Madenciler Zonguldak'ta tutuklu madenciler için haykırdı: 'Ölen Biziz Tutuklanan Biziz'
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Zonguldak’ta düzenlenen yürüyüşün ardından Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şube Başkanı Erdoğan Kaymakçı ve TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Yüksel Basın açıklaması yaptı.Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:”Sevgili Meslektaşlarım,Sevgili Maden Emekçileri,Saygıdeğer Zonguldak Halkı,Değerli Basın EmekçileriHepinizi TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu adına saygı, sevgi ve dostlukla selamlıyorum.Konuşmama başlamadan önce başta 3 Mart 1992 Kozlu, 17 Mayıs 2010 Karadon, 13 Mayıs 2014 Soma, 28 Ekim 2014 Ermenek 14 Ekim 20022 ve sayamadığımız yüzlerce maden işletmesinde meydana gelen kazalarda hayatını kaybeden binlerce maden emekçisini ve meslektaşlarımızı saygıyla anıyorum.Değerli Konuklar,Sevgili Meslektaşlarım,İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği tüm dünyada önemli bir problem olarak karşımıza çıkan, bütün çalışanları ilgilendiren, çalışma yaşamının en temel unsurlarından biridir. Çalışanlar için tüm yönleriyle sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının oluşturulamaması, çalışma hayatının günümüzdeki en önemli sorunlarından biri durumundadır. Sorunların yoğunluğuna ve toplumsal tepkilere bağlı olarak da çözüm önerileri üretilmesi ve yaşama geçirilmesi gerekmektedir.Madencilik, özellikle yeraltı kömür madenciliği, gazıyla, tozuyla, göçüğüyle ve grizu’suyla dünyanın en zor ve riskli mesleklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu risklerin ortadan kaldırılması ise öncelikle Devlet Kurumlarının ve işverenlerin görevidir. Dolayısıyla madencilik sektöründe denetimle görevli Devletin sorumluğu en üst düzeydedir. Yeraltı madencilik faaliyetleri geçmişte yaşanan maden kazaları-facialarıyla sürekli olarak ülke gündeminde kalmıştır. Gelişmiş ülkelerin kalkınmasına yön veren madencilik sektörü ülkemizde kazalarla anılmakta, madencilik denilince insanların aklına “ölüm” gelmektedir. Ancak, halihazırda her alanda “sıfır kaza” yaklaşımıyla/hedefiyle faaliyetlerini sürdüren gelişmiş ülkelerin seviyesine ulaşmak bizim de hedefimiz olmalı, “ocaklarda işçi sağlığı ve iş güvenliği”ne yapılan yatırımlardan başlayarak denetimlere ve eğitime kadar kaza önleme çalışmaları sürekli olarak yapılmalıdır. Bu da öncelikle işverenlerin sorumluluğundadır.Bu durum 30/6/2012 tarihli ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 2013 yılında yürürlüğe giren 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. Maddesinde açıkça tanımlanmıştır. Mevzuata göre İşveren; mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapmalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatımızda da belirtildiği gibi işverenler, çalışanlar ve devlet veya yetkilendirilmiş kuruluşlar arasında ortak bir sorumluluktur.Hal böyleyken madencilik sektöründe yaşanan “ölümlü” kazalarda sorumluluk sadece meslektaşlarımızın omuzlarına yüklenmeye çalışılmaktadır. Üyelerimiz hem de kelepçeli olarak gözaltına alınıp tutuklanarak itibarları zedelenmektedir. Oysa ki Adalet; suç işleyenin cezalandırılmasını suçla ilgisi olmayan kişilerin, haksız isnatlardan, toplum nezdindeki itibarlarının zedelenmesinden korunmalarını gerektirir. Adalet mutlaka bir suçlu bularak değil, suçun sorumlularını ortaya çıkarıp kanuna göre yargılayarak cezalandırmakla gerçekleşebilir. Gerçek suçlular göz ardı edilerek günah keçisi ilan edilen maden mühendislerinin toplumun önüne atılarak suçlanması yeni acıların önüne geçmeyecektir.Kazaların ardından başlayan soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde ne yazık ki var olan sorunlar çözülemediği gibi yeni sorunlar eklendiği görülmektedir. Kazanın meydana geldiği ocağın daimi nezaretçisi, vardiya mühendisi ve işletme müdürünün tutuklanması, işletme güvenliğini tehlikeye düşürmekte hatta meydana gelebilecek kazalara davetiye çıkarmaktadır. Anayasamızın 168. Maddesine göre “…Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir…” denilmektedir. Dolayısıyla madencilik faaliyetleri ile tabii servetler ve kaynakları ekonomiye kazandırma aşamasında görev alan meslektaşlarımız “KAMU” adına çalışarak mühendislik hizmeti vermektedir. Mühendislik hizmeti ile sorumlu meslektaşlarımızın İşveren olarak değerlendirilmeleri “asla kabul edilemez.”Ölen Biziz, Yargılanan Biziz, Tutuklanan Biziz.Ülkemizde neredeyse her gün meydana gelen ölümlü iş kazalarında tutuklama olmazken neden Bartın/Amasra’da, Eskişehir Mihalıçcık’da meydana gelen ölümlü kazalarda arkadaşlarımız ters kelepçe ile tutuklanmaktadır. Neden diğer kazalarda tutuksuz yargılamalar olurken maden mühendisleri tutuklu yargılanmaktadır.Ülkemiz madencilik sektöründe yaşanan sorunların herkes tarafından bilinmesi ve Maden Mühendisleri Odası dahil tüm kuruluşların önlem alınması gerektiğini dillendirmesi ve bu önlemlerin neler olduğunu söylemesine rağmen yıllardır hiçbir eylemde bulunmayan siyasi iktidarlar, bugün tüm sorumluluğu yine maden mühendislerinin üzerine yıkmaya çalışmaktadır. Bu nedenle devletin öncelikle madenlerde gerçekleşebilecek bütün kazaların önlenebilmesi için politikalar oluşturması ve denetimleri de bu politikalar üzerinden yerine getirmesi gerekmektedir. Ayrıca madencilikle ilgili mevzuatın uluslararası standartlara göre güncellenmesi gerekmektedir. Bu konu bakanlıklar, ilgili kurumlar, üniversiteler, sektör temsilcileri, meslek örgütleri ve sendikaların da içinde bulunduğu, ortak bir oluşum tarafından yerine getirilmelidir.Bizler yaşanan iş kazalarının pek çok nedeni olmakla birlikte asıl nedeninin sektörde uygulanan sistemsel sorunlar olduğunu biliyoruz. Bu nedenle gerçek sorumluların gizlenerek, kusurların meslektaşlarımızın üzerine yıkılma çabalarına itiraz ediyoruz. Bizler, yaşamayı ve yaşatmayı öncelik bildiğimizi, gerekli teknik bilgi birikimi ile sorumluluk sahibi olduğumuzu tüm kamuoyuna bir kez daha yüksek sesle duyuruyor, ancak her kaza sonrasında işveren yerine de günah keçisi ilan edilen maden mühendisleri olmak istemiyoruz. Bizler, yaşanan ve yaşanacak ölümlerin sorumlusu olmadığımızı, gerçek sorumluların mevzuatın ve bilimin gerektirdiği önlemleri almayan işverenler ile madencilik bilim ve tekniğinin gereklerini mevzuatsal yaşama geçiremeyen siyasiler ve seçilmişler olduğunu tekrar ifade ediyoruz.Bizler bu durumun böyle devam etmesi halinde yeni yetişecek maden mühendisi bulunamayacağını da belirtmek istiyoruz. Bugün üniversitelerin maden mühendisliği bölümleri öğrenci bulamamakta gelecekteki iş yaşamlarında “suçlanma/tutuklanma” kaygısıyla bu bölümleri tercih etmemektedirler. Böyle giderse Türkiye için hayati öneme sahip madencilik sektörü mühendis bulamayacak hale gelecektir.Bu böyle mi gidecek, Çıkış yolu, Umut Yok mu; Elbette ki var;Facialardan önce de sonra da söylediğimiz gibi Soma ve benzeri faciaların milad olması için sektörümüzün gelişimi için geliştirdiğimiz önerileri sizlerle paylaşmak istiyorum.6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu başta olmak üzere çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler sendikaların, meslek odalarının ve üniversitelerin de yer aldığı emek eksenli katılımcı anlayışla yeniden ele alınmalı ve düzenlenmelidir.Kamu yararını önceliğine alan ulusal madencilik politikası oluşturulmalı ve yaşama geçirilmelidir.Riskli ve tehlikeli bir sektör olan madencilik bilgi birikimi ve deneyim gerektirmesi nedeniyle sektörde özelleştirmelere son verilmelidir.Sektörde ekonomik nedenlerle yapılan taşeronluk yasaklanmalıdır.Meslek odalarının, sendikaların, üniversitelerin, sektörün ve devletin ortak olarak temsil edildiği, bilimin ve insan yaşamının olmazsa olmazı olduğu çalışmaların yapılacağı “Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurumu” kurulmalıdır. Bu kurum tarafından yapılacak çalışmalar her türlü siyasi baskıdan arındırılarak bilimin ve tekniğin ışığında yürütülmelidir.İşyerlerine işçi sağlığı güvenliği hizmetleri “piyasa koşullarında” verilmektedir. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasında kamu hizmeti, kamu denetimi anlayışı hâkim olmalıdır. Halen uygulanmakta olan OSGB anlayışına son verilmelidir.Denetimlerde tespit edilen eksiklikler için cezalar caydırıcı nitelikte olmalıdır.İşyerlerinde işçi sağlığı güvenliğinin sağlanması yükümlülüğünün işveren yükümlülüğü olduğu gerçeğinden hareketle kazalar sonucu uygulanacak cezalar en azından olası kasıt hükümleri çerçevesinde olmalıdır.Bizler tetikçi değil bilim ve tekniğin meşalesiyiz.Bizler günah keçisi değil ekmeğimizin, çoluğumuzun, çocuğumuzun rıskıyız.YAŞASIN MADEN MÜHENDİSLERİ ODASIYAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ”

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r